Roma, Bizans ve Osmanlı döneminde şifa suları ile bilinen Yalova Termal, Atatürk’ün de beğenisini kazanmıştır.“Yalova benim kentim” diyerek beğenisini ortaya koyan Atatürk, kentin önce Baltacı Ciftligi ve Millet Çiftligi köşklerinde kalmıştır. Mustafa Kemal ve arkadaşları 1929 yılında İran Şahı Rıza Pehlevi’nin ağırlanması için Termal’de bulunan bu adresi seçerler. 38 günde köşk tamamlanır ve köşkün mobilyaları...
Şeref Aksoy
Sokakların Renkli Kahramanı Güneşin yakıcı sıcağında, birden ortaya çıkan seyyar dondurma arabasının melodisi, çocukluğumuzdan beri hafızalarımıza kazınmış bir sestir. Bu rengârenk arabalar, sadece dondurma satmazlar, aynı zamanda sokaklara bir nevi canlılık ve neşe katarlar. Seyyar dondurmacılar, gün boyu sokakları arşınlayarak, hem büyüklerin hem de çocukların yüzünde bir gülümseme oluştururlar. Dondurma arabasının yaklaşmasıyla birlikte sokaklar bir...
Dağların içerisinden süzülerek ve birikerek doğduğuna tanıklık ediyoruz ve buz gibi suya ayaklarımızı daldırdığımızda vücudumuzda bir ferahlık hissine kapılıyoruz. Bizim gibi düşünenlerin çokluğundan ayrıca da mutluluk duyuyoruz. Bu arada suyun yaz kış 15 derece olduğunu öğreniyoruz. Nehri takip eden yatağı boyunca sağlı sollu küçük gözlerle sürekli beslendiğini, coşkusuna coşku kattığına gördükçe şanslı olduğumuzun bir kez...
Yakılan her ağacın külleriydi heveslerimiz, Aydınlıktı yüzlerimiz solmamıştı henüz güneşlerimiz, Yitik bakışlarda gizlemiştik Saftı çocukluğumuz, Avuçlarımızdaydı umut sımsıkı tuttuğumuz, Bir sıcaklıktı Sabah serinliğiydi bedenlerimiz, Durmadan çarpışıyorduk Kayıptık zihinlerimizde yarattığımız şiirin dizelerinde, mısralarında geleceği
Ahmed Arif’e ait olan Oy Havar şiirini seslendirmeye çalıştım. Umarım beğenirsiniz. Yorum ve önerilerinizi yorum bölümünde paylaşırsanız sevinirim. https://www.youtube.com/watch?v=XvOY6CsWkqg&t=8s
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.Kimsesizlerin olduğu ıssız sokaklardan,Sadece sokak lambalarının aydınlattığı soğuk şoselerdenYokuşlardanBeni bir başıma bırakıp git.
Gidilecek yerler var yüreğinin götürdüğüBir kaç gün sürecekTabi ki var bu yolculuğun gecesiSoluk pencerelerin arkasındanSelamlar sizi Kız KulesiPencerenin önündeki sorar”Baba bu neyin kulesi?”
Araçların birinin gelip, birinin gittiği, gaz dedektörleri ve elimizdeki sabunlu su kapları ile gaz kaçağı peşinde koşarken tanıdık birbirimizi sonrasında dayanışma, mücadele içinde dostluğumuzu ve yoldaşlığımızı büyüttük. Politik tartışmalarda “Şerefcim” diye söze başlar, düşün dünyasını bizimle paylaşırdı. Emek yoğunluğunun yoğun olduğu yerde çalışıyorduk, gaz dönüşümü yapılmış araçları kontrol ediyorduk. Her günümüz stres içinde, her an...
Hava rüzgarlıydı, yarın havanın daha sakin olacağını haber veriyordu radyolar. Teknede hummalı bir telaş vardı, onaracakları ağların büyüklüğüne bakmadan bıkmadan usanmadan çalışıyorlardı. Ellerindeki nasırların dili olsa da konuşsa, emekten, alınterinden bahsetse. Bilmen gerekenleri, zorluklarını anlatabilse… Deniz ekmek kapısı, deniz zalim, deniz sevgili, deniz can yoldaşı, deniz sevecen, deniz öfkeli. Acından öldürdüğü de olur, mutluluktan güldürdüğü...
Çocukluğumuzun, gençliğimizin genelde kahramanları vardır, varoluş hikayemizde hep önemli bir pozisyondadırlar. Özgürlüğe, umuda, paylaşıma dair kullandığınız sözcüklerde mutlaka onun katkısı hep olmuştur. Güzel günlere dair umudunuzu yaratan, sıcak tutan, bayraklık eden ve gölgesi ile duruşunuzu şekillendirme gibi bir misyonu vardır. Tekil bir hayatın içinde çoğul türkülerini hep birlikte söyletendir. Herkesin hayatında mutlaka bir Fazlı Aksoy’u...