Şarköy’ün dar ve deniz iyoduyla karışık tütün kokan sokaklarında yürürken, her köşede bir hikayenin sizi beklediğini bilirsiniz. Biz de fotoğrafın ve o görünmeyen yaşanmışlıkların peşine düşmüş bir grup fotoğrafçı olarak, tam da aradığımız kareyle karşılaştık. Evinin duvarına yaslanmış, elindeki iğneyle tütünleri sabırla ipe dizen bir adam…
Fotoğrafta gördüğünüz o sakin duruşun arkasında, aslında dünyanın en meşakkatli mesleklerinden biri yatıyor. “Tütün toplamak, her yiğidin harcı değildir, adeta “iğneyle kuyu kazmaya” benzeyen bir meziyettir” diye başlıyor söze ve devam ediyor.
“Tütün, güneşin kavurucu sıcağını sevmez. Toplayıcılar daha güneş doğmadan, gecenin karanlığıyla sabahın ilk ışığının birbirine karıştığı o “alacakaranlıkta” tarlaya girmek gerekir. Yaprakların üzerindeki çiy taneleri henüz kurumadan, o serinlikte çalışmak zorundadırlar.”
“Tütün toplamak, doğayla çıplak elle yapılan bir savaştır. Yaprakların o yapışkan reçinesi ellerinize bulaşır, parmak uçlarınız kısa sürede kömür gibi kararır. O siyah leke sürekli sabunlamakla günlerce süren emekle çıkar.”
“Her yaprak toplanmaz. Bitkinin en altından başlanarak “el” denilen bir sırayla, olgunlaşmış yapraklar tek tek seçilir. Yanlış yaprağı koparmak, tüm ürünün kalitesini bozabilir. Bu yüzden her tütün işçisi, aynı zamanda usta bir gözlemcidir.”
Objektifimize yansıyan görüntüde, tütün tarlalarındaki o nemli sıcağın ve uykusuz gecelerin de izleri var. Alnındaki derin çizgiler, sanki tarladaki tütün sıralarının birer izdüşümü gibi.
Elindeki iğneyi yaprağın tam damarına özenle batırıyor, bir cerrah titizliğinde. İpe dizilen her yaprak; kışın soba başında içilecek sıcak bir demli çayı, sıcacık bir ekmek ve alın teri demek.
Siz bu fotoğrafa baktığınızda ne görüyorsunuz? Biz; parmakları tütün ziftiyle kararmış, emeğini sabırla ilmek ilmek işleyen bir Anadolu ustasını görüyoruz.