
Nisan ayının baharın gelişini daha fazla hissettirmesini beklerken, en son poyrazın getirdiği soğuk hava ile Mayıs ayına giriş yaptık. Arkadaş sohbetlerimizin ayrılmaz birer parçası oldu soğuk hava, yağmur ve rüzgar. Geçmiş yıllarda havaların bu şekilde olmadığından ve bu havanın Nisan ayına yakışmadığından dem vurmaya başladık bu aralar sıklıkla.

Hafta içi sabahları servis noktasına ulaşmak için on dakika yürüyoruz. Yol güzergahımızda, erik ve armut ağaçlarının soğuk hava nedeniyle yerlere dökülmüş çiçeklerini gördükçe, ruhumuzda da bir şeylerin döküldüğünü hisseder gibiyiz.
Nisan ayı, Mart ayına bir özenme, bir öykünme hallerinde… “Halbuki sen Nisan’sın bırak bu halleri…” şeklinde uyarmak, şöyle yakasına yapışıp ileri-geri silkeleyip özüne dönmesini haykırmak isterdim yüzüne.

Nisan; doğanın ve hayatın uyanış ayı aslında… Sanki Mart ayında doğa; yatağında sağa sola kıpırdanmalarını yaşıyor da, kurduğu alarmın sesini bekler gibi . Sanki bir kabustan uyanmış da uykusu kaçmış gibi davranış içinde yani uykusunu almamış, mahur gözlerle bakıyor bizlere.
Yada hala Mart ayındayız, takvimler Nisan’ı gösteriyor…