Cunda gezimizin keyfi içinde, Ayvalık’ta kalbimizi ısıtacak çok daha özel bir ana hazırlanıyorduk. Bir kaç yıldan uzun süredir Almanya’da yaşayan ve çok özlediğimiz canım dostumuz Kübra ve biricik oğlu Efe Kuzey ile nihayet kavuşma vaktimiz gelmişti.
Kübra, buluşma noktamızı söylediğinde ise bu heyecana tatlı bir merak da eklendi: Zarbalı Antik Depo.
“Burası nasıl bir yer acaba?” dedirten bu mekana, hem dostlarımıza kavuşacak olmanın sevinci hem de bu gizemli ismin yarattığı merakla gittik.
Alican beyin sıcak misafirperverliği ve mekanın içten, samimi havası ile bu yazı ortaya çıktı. Yazıya geçmeden önce cesareti ve misafirperverliği için teşekkür ediyorum.
Yazıya geçelim…
Ayvalık denildiğinde akla ilk gelenler, sahil boyunca sıralanmış balık restoranları, taze mezeler ve Ege’nin o klasik “rakı-balık” keyfidir. Ancak bu harika geleneğin yanı sıra, “Bugün farklı bir şey denesek?” diyorsanız size önerim : Zarbalı Antik Depo.
Denize sıfır konumu, eklektik ve bohem dekorasyonu ve tarihi dokusuyla tam size göre bir mekan.
Fotoğraflarda da görüldüğü üzere, dışarıdaki vintage koltuklar, mekanı çevreleyen bambu çitler ve içerideki endüstriyel detaylar, buranın sıradan bir yer olmadığını fısıldıyor. Büyük, demir çerçeveli pencerelerden sızan Ege güneşi, içerideki davul setini ve ahşap masaları aydınlatırken, deniz manzarası size sürekli eşlik ediyor. Mekanın her köşesi, “yaşanmışlık” ve “ruh” dolu.
Mekanın arkasındaki kişi, aslen İzmirli olan ve 2007’den beri organizasyon, etkinlik ve işletmecilik sektöründe tecrübe kazanan Alican Bey. Pandemi dönemi etkinlik ve organizasyon işleri sekteye uğrayınca bir fırsatla Ayvalık’a gelmiş, buranın büyüsüne kapılmış ve kalmaya karar vermiş. Bu karar, Zarbalı Antik Depo’nun doğuşunu sağlamış.
Alican Bey, mekanı yaratırken Ayvalık’ın geleneksel “rakı-balık-Ayvalık” konseptinin dışına çıkarak, misafirlerine bir dünya mutfağı sunmayı hedeflemiş. Ege lezzetlerinden farklı bir kaçamak arayanlar için adeta bir vaha yaratmış.
Meksika mutfağından lezzetli takolar ve naçolar, Alman tarzı farklı ürünler, vejetaryen ve vegan misafirler için falafel gibi seçenekler oluşturmuş.
En önemlisi ise, lezzetin detaylarda gizli olduğundan yola çıkarak özellikle hamburger ekmeğinden soslara kadar birçok ürünü kendi mutfağında üretmiş. Kısa tabirle “imza ürünler”, yaratmış.
Mekanın “Zarbalı” ön adını secerken, bulunduğu bölgenin tarihine adeta saygı duruşu sergilemiş. Burası, bir zamanlar Zarbalı Hulusi Bey’in tarihi Zeytin ve Sabun Fabrikası‘nın yer aldığı alan. “Antik Depo” ismi de bu mirastan geliyor; çünkü sahil boyunca eskiden bu tür yağ fabrikaları ve depoları yer alıyormuş. Alican bey, mekanı, bu endüstriyel geçmişin üzerine modern ruhu üzerine inşa etmiş. Geçmişin endüstriyel ruhu, bugünün modern “eat & drink” konseptiyle ustaca harmanlanmış.
Zarbalı Antik Depo’nun en keyifli yanlarından biri de günün her saatine uyum sağlayan dinamik yapısı. Gündüzleri denize sıfır konumda, Cunda adasinin nefis manzarası ve dalga sesleri eşliğinde kahvenizi yudumlayabileceğiniz sakin bir kafe iken, akşamları muhteşem gün batımı manzarasına karşı biranızı yudumlarken, bir taraftan koyu sohbete dalabileceginiz bir taraftan da kitabınızı okuyabileceginiz terasa dönerken, güneşi batırdıktan sonra da canlı müzik ve DJ performanslarıyla hareketlenen keyifli bir bara dönüşüyor.
Kış aylarında ise mekan, soba yakılan, kristal odaları olan (veya otantik detaylara sahip) sıcacık kapalı alanıyla misafirlerini ağırlıyor .
Alican Bey’in de dediği gibi, Zarbalı Antik Depo; Ayvalık’a gelip “farklı bir keyif almak, güzel bir manzara eşliğinde kendi imza ürünlerimizi tatmak” isteyen herkesi bekliyoruz.
Eğer yolunuz Ayvalık’a düşerse, sahil şeridinde sadece denizin değil, tarihin de tadını çıkarabileceğiniz bu özel mekana mutlaka uğrayın. Zarbalı Hulusi Bey’in mirası, bugün Zarbalı Antik Depo’nun otantik atmosferinde yaşamaya devam ediyor.