Mistik anlamlar taşındığını düşündüğüm Kapadokya kısacası “Özgür Atlar Diyarı “diye anlamlandırılan Peri Bacaları” yani memleketin en güzel yerindeyiz, Kapadokya’dayız.
Kadim diye belirtilen zamanlara Kapadokya’yı da eklememiz lazım. Peri Bacaları insanlığın varoluşundan bugüne tanıklık etmiş oluşumlar. Yaşama alanları yaratma döngüsünde tek müdahale edemediği yapılardır Peri Bacaları. Dünyanın insanlığa bıraktığı mirastır aslında.
Kapadokya, 60 milyon yıl önce Erciyes, Hasandağı ve Göllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgâr tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkan bölgedir. (Kaynak: Vikipedi)
Rüzgârın bir sanatçı edasıyla şekillendirdiği, biçim verdiği ve sabırla bir şaheser yarattıklarıdır. Hani rüzgâr deyip geçmemek lazım.
Coğrafi olaylar Peribacaları’nı oluştururken, tarihi süreçte, insanlar da bu peribacalarının içlerine evler, kiliseler ve manastırlar oymuş bunları fresklerle süsleyerek binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini günümüze taşımıştır.
Hayatı anlamak, Dünyamızı tanımak ve doğaya olan inancımızı perçinlemek amaçlı her insanın havasını soluması ve güzelliklerinin farkına varması için mutlaka ziyaret etmeli Kapadokya’yı.
Yorgun olarak tanıklık etmemek için Ankara aktarmalı olarak gidiyoruz Kapadokya’ya. Yolculuk kısa sürsün diye paralı yolu kullanıyoruz çünkü özlem heyecanı sönmesin diye.
Konaklamayı en sona bırakıyoruz, atıyoruz kendimizi Kapadokya’nın dağına, taşına, ovasına ve Peri Bacasına…
Avanos, Ürgüp, Göreme, Çavuşin ve Uçhisar’ı geziyoruz alabildiğine…
Kah bir çömlek atölyesinin içinde, kah bir manastırın içinde buluyoruz kendimizi.
Özgür atlar diyarı anlamına gelen Kapadokya’nın kırlarında at görmeniz artık mümkün değil. Görebildikleriniz ise özgürlük ile kapana sıkışmışlık içinde var olmaya çalışanlar.
Dünya mirası olan Kapadokya etrafı çelik tellerle çevrilmiş ve özgürlüğünü kaybettiğini gezdikçe anlıyoruz. Her şeyin metalaştığı günümüzde Kapadokya’nın da bu durumdan nasiplenmemesi beklenemezdi zaten. Halbuki kilisesi, camisi , evi, ocağı gibi yaşam alanları yaratan insanlığın bu kültürel mirasa tanıklık etmesi gerekirdi. Doğa ile bütünleşmek, varoluşumuzu keşfetmek, tarihimizi ve yaşamımızı anlamlandırmak adına önemli olduğunu düşünüyoruz.