Yükleniyor
0   /   100

O’nu çocukluğumda ve gençliğimde sürekli duyar, hayat hikayesine hep gıpta ile bakardım. Arısu Köyü’nden ayrılışı ile başlayan hayat mücadelesi ve üzerine de yazın dünyasında yayıncı olması bu merak duygumu perçinlerdi.

 

Misafirperverliğine, açık sözlülüğüne ve kitaplar ile kurmuş olduğu dünyasına yıllar sonra tanıklık etmiş, onu tanıdıkça hayranlığım katbekat artmıştı. Arısu Köyü’nden ayrılışı,  İstanbul’a gelişi, Cağaloğlu’ndaki yayınevinin kuruşu  ve Kadıköy’deki yerine taşınması değin hayat hikayesini anlatmıştı. Kitaplarla kurduğu dünya içinde heyecanla yeni projelerinden ve yeni kitaplarından bahsederdi.

Doğru bildiği yolda mücadeleye dair her türlü donanıma sahip  entelektüel birikim oluşturmuş, Pencere Yayınları’nı bu birikim üzerine inşa etmiştir. Yayınladığı kitaplarında bu donanımı görmeniz mümkündür. Yayınlanmasında imtina edilmiş kitapları Muzaffer Erdoğdu yayınlamıştır. Hakkında açılan davaları, soruşturmaları ve engellemeleri vurgulayarak doğru yolda olduğunu  anlatırdı ve gurur duyardı. Topluma anlatmak istediklerini kitapları ile yapar, doğruya ulaşmak için gecesine gündüzüne katar, araştırır, ve imbiğinden geçirirdi.

Rıza Aksoy ile yapmış olduğumuz sohbetlerimizde yolumuz hep Muzaffer abiden geçerdi. Rıza abiden Muzaffer abi ile ilgili anılarını derlemesini ve göndermesini rica ettim sağolasın kırmadı beni, bu sayfada paylaşıyorum. 

MUZAFFER ABİ’NİN PENCERE’Sİ

Muzaffer abi ile tanışıklığım 20 yıl kadar öncesine dayanır. Pencere Yayınları’nı daha öncesinden duyuyordum, biliyordum ama henüz yayınladığı kitapları okumamıştım. 20 yıl kadar önce 2.el bir kitapçı rafında, ilgimi çeken bir kitap görmüş ve o kitabı satın almış, yol boyu ve diğer günlerde okumuştum.
Kitabın yayın yönetmeni Muzaffer Erdoğdu idi. İsmen de duyuyordum kendisini . O gün aldığım kitapta yayınevinin adresi de vardı. “Niye şahsen kendisiyle tanışmayayım” diye düşündüm. Bir hafta sonu Kadıköy’e gidince adrese ulaştım. Bir pasajının girişinde, köşede küçük mütevazı bir ofis ile karşılaştım ve kendisini bilgisayar başında çalışırken buldum. Kendimi tanıttım, işine ara verip beni bir güzel karşıladı. Ne de olsa aynı köylüydük. Biraz memleketten, biraz akrabalardan konuştuk. Konu kitaplara geldi bana raftaki kitapları hakkında genel bilgiler vermişti. Hemşerim Muzaffer abi ile tanımanın mutluluğu ile ayrılmıştım oradan.
Sonraki aylar ve yıllarda ara ara her Kadıköy’e uğradığımda muhakkak ona da uğrardım. Bu ziyaretlerim bazen kısa bazen de uzun olurdu.

Muzaffer Erdoğdu‘nun yayınladığı kitaplar genelde felsefe, sosyoloji ve araştırma üzerine olurdu.
Bu da haliyle kısıtlı bir okuyucu kitlesine hitap etmesi anlamına geliyordu.  Maddi yönden mutlu olmasa da manevi yönden çok çok mutluydu. Çünkü inanmadığı, değer vermediği hiç bir kitabı yayınlamama gibi bir ilkesel yönü vardı. Kitap yayıncılığının mutfağını çok iyi bilirdi. Uzun yıllarını Cağaloğlu’nda yayın dünyasının her aşamasında geçirmişti. Bu süreç kendisinde entelektüel birikim oluşturmuştu ve bu birikimi ile istediği kitapları yayınlama özgürlüğüne sahip olmuştu.

“Pencere Yayınevi” ismini hep beğenmişimdir. Her ziyaretimde bana bir iki kitap hediye ederdi. Bazı ziyaretlerimde ise keyifli kitap sohbetleri olurdu. Muzaffer abi ile bir iki defa Cağaloğlu’na sipariş verilen kitapları dağıtımcıya teslim etmeye gitmiştik. Onu yayın camiasından herkes tanıyordu saygın bir yeri olduğuna tanıklık etmiştim.

Ülkenin ekonomik krizlerinden kitaplar ve kitap dünyası da etkilenmişti, kağıt zamları ve  okuyucuların azalması yayınevlerinin son yıllarda oldukça sıkıntıya sokmuştu. Bütün bunların üzerine bir de Muzaffer abi sağlık sorunları patlak vermişti. Ama o hep yeni bir kitap çıkarma hayalleriyle yaşadı. İşini çok severek yapan bir yayıncıydı. Sohbetlerimizde hep  “bir gün ölüp gidersem kimse arkamdan; kaypak işler yapmadı, hep doğru bildiği işler ve kitaplar üstünde çalıştı ve yaşadı ” desinler yeter derdi. Mesleğinde, bir yayıncı olarak en baştan son gününe hep yukarıdaki ilkesi üzerinde emek ve çaba harcadı, çok çalıştı.
Her gördüğümde muhakkak sigara içerdi çok söyledik bir türlü bırakmadı sigarayı… Eskiden günde üç paket içermiş sağlık sorunlarının bir sebebi de buydu tahminim. Sonuçta yayın dünyasından bir 

Muzaffer Erdoğdu geldi geçti onuruyla…

Açtığı pencereden yurdumuza, okura temiz hava, ışık ve aydınlanma ulaştı. Onun çıkardığı 300’e yakın nitelikli kitap, kitapçılarda hatta sahaflarda 50 sene belki de daha fazla yıllar okuruna ulaşacak pencereden yine ışık süzülmeye devam edecek.
Kitap kaybolmaz, güzel insanların bıraktığı izler silinmez, yarına ulaşır geleceğe kalır.
Bütün emeklerin ve o güzel kitapların için bir okurun olarak binlerce teşekkürler Muzaffer abi.
Rıza Aksoy / Mart 2024

 PENCEREYİ KAPAMA

pencereyi kapama
gök dolabilir içeri
sen neyi görebilirsin
ıslak bir bulutun ağışını mı

pencereyi kapama
kuş dolabilir içeri
sen neyi taşıyabilirsin
kırık bir dalın yükünü mü

Pencereyi aç
Soluğun çıksın dışarı
sen büyütmedin mi ciğerinde onu
Kokusu hayatı yıkasın diye

Pencereyi aç
Sesin sarsın dünyayı
Duyulur elbet ta ötelerden
Yürek kendini tanır

A. Zeki ÖZGER

Not: Yazı içeriğindeki fotoğraflar Rıza Aksoy’a aittir. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir