Yükleniyor
0   /   100

Deniz bugün sakin ama derinlerinde fırtınalar saklıyor gibi… Gökyüzü gri bir örtüyle kaplanmış, güneşin ışıkları bulutların ardında kaybolmuş. Ufka doğru bakınca, denizin ve gökyüzünün birbirine karıştığı o belirsiz çizgiyi görüyorum. Sanki burası dünyanın sonu, ya da her şeyin başladığı yer…

Feribot yavaşça ilerlerken, suyun üzerinde süzülen martılar sanki bir şeyler fısıldıyor. Martılar, sanki yolculuğun sessiz yoldaşları… Kendi dillerinde bir şeyler anlatıyor gibiler ama dinleyen yok.

Martılar… Özgürlüğün kanat çırpan suretleri. Gökyüzü gri, deniz hafif dalgalı ama onlar her zamanki gibi oradalar. Feribotun ucunda durup etrafı izleyen, birbirleriyle sessizce anlaşan bu küçük deniz bekçileri, sanki yolculuğun gerçek sahipleri gibi.

Kimisi kanatlarını kapatıp sabırla bekliyor, kimisi rüzgarı fırsat bilip havalanıyor. Onlar için yolculuk hiç bitmiyor, çünkü varacakları bir liman yok. Hep deniz, hep gökyüzü, hep bir bekleyiş içindeler.

Rüzgârın sesi, motorun uğultusuna karışıyor, ama feribotun denizi birbirine karıştırırken ki sesi hepsini bastırıyor. Su, feribotun arkasında ince dalgalar yaratıyor, tıpkı geride bıraktığımız anılar gibi…

Gökyüzü gri olsa da, denizin flu mavisi her şeyi dengeliyor. İkisinin arasında süzülen feribot, sadece bir taşıyıcı değil, belki de geçmişle gelecek arasında bir köprü…

Bugün burada, bu anın içindeyim. Ve belki de en güzel yolculuk, nereye gittiğini bilmeden, sadece denizi ve gökyüzünü izlemekle başlıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir