Rumlardan kalan üç manastır, yüz yıllık tarihi konaklar, yedi kilise, üç ayazma ve Ortodoks Rum mezarlığı bulunan Tirilye, her köşesi tarih, her köşesi maziden kalan bir anı, bir dokunuş, bir sakinlik…
Tarih 23 Mayıs 2009, Fotoğraf Atölyesi ekibi olarak, tarihi dokusuyla büyüleyen Zeytinbağı (Trilye) sokaklarını adımlıyoruz. Amacımız belli: Uygun ışık, doğru enstantane ve kadraj oyunlarıyla, ruhu olan ve hikayesi olan kareleri yakalamak. Şehrin ara sokaklarına daldıkça, zamanın yavaş aktığı, taş ve ahşabın sıcaklığının hissedildiği bir atmosfere kendimizi bırakıyoruz.
Tam da aradığımız o samimi hikayeyi, kiremit rengi ahşap pencereli, taş duvarlı eski bir evin penceresinde buluyoruz. Pencereden bize bakan neşeli iki afacan… Göz göze geldiğimiz an, ortamdaki tüm ciddiyet yerini çocuk kahkahalarına bırakıyor.
Büyük olanın yüzünde tatlı bir tebessüm, muzip bir ışıltı var. Küçük olan ise tam bir hareketlilik abidesi! O anları tarif etmek zor.
Bazen ciddiyetle, bazen de “Hadi çekin artık!” der gibi bakıyorlar.
Birbirinden komik surat ifadeleri, anlık kıkırdamalar… Sanki, fotoğrafı bırakın der gibi onlarla oynamaya davet ediyorlar.
Özellikle küçük afacan, pencerenin arkasına saklanıp, bir anda belirerek bizi şaşırtıyor. Pencereye dilini sürüyor, komik yüz ifadeleri. Saniyede bir değişiyorlar.
Biz de fotoğrafçılar olarak, o anki doğal ve sevecen hallerini yakalamak için deklanşöre art arda basıyoruz. O hareketliliğin içinde en saf anı dondurmaya çalışıyoruz, kısacası başlı başına eğlenceli bir kovalamaca içindeyiz.
Günün sonunda, Trilye’nin tarihi sokaklarından geriye, kamera titremesin diye nefesimizi tutarak yakaladığımız, o kırmızı çerçeveli pencerenin içinden bize bakan, iki kardeşin hikayesi kaldı.