Trilye, Marmara’nın zeytin kokulu, taş ve ahşap dokulu, zamanın yavaş aktığı eski Rum köylerinden biri.
O gün, yine Fotoğraf Atölyesi ile fotoğraf gezisindeyiz, Trilye’nin daracık, inişli çıkışlı sokaklarından birinde yürüyoruz, her köşede karşımıza çıkan tarih kokan ahşap eski Rum evlerinin dokusuna dalmışız. Evlerin beyaza çalmış yığma duvarları ve kahverengi ahşap doğramaları ile sanki zamana meydan okuyor.
Bir pencere. Ahşap yapılı, yüzyıllık bir evin penceresi… Pencere pervazlarını çevreleyen koyu renkli ahşap, cephenin aydınlığına çarpıcı bir kontrpuan oluşturuyor. Dışarı uzatılan basit bir soba borusu, rüzgara ve yağmura direnmiş hâli ile ahşap bir pencere, pencerenin hemen altındaki nazar boncuğu, an ve mekan tüm otantikliği ile karşımızda.
Küçük bir kız çocuğu bütün sevimliliği ile, pencereden dışarıdaki aydınlığa, yani bize bakıyor, günlük hayatının akışını bozan, çözülmesi gereken figürler olarak biz de ona bakıyoruz, deklanşöre basarken hissettiğim “bu anı kaydetmeliyim” endişesi…
İşte! Deklanşöre bastığımda hissettiğim o tanıdık, derin haz… “Doğru kareyi yakaladım.”