Nisan ayının baharın gelişini daha fazla hissettirmesini beklerken, en son poyrazın getirdiği soğuk hava ile Mayıs ayına giriş yaptık. Arkadaş sohbetlerimizin ayrılmaz birer parçası oldu soğuk hava, yağmur ve rüzgar. Geçmiş yıllarda havaların bu şekilde olmadığından ve bu havanın Nisan ayına yakışmadığından dem vurmaya başladık bu aralar sıklıkla. Hafta içi sabahları servis noktasına ulaşmak için...
Genel
Eski Datça sokaklarında bir deli . Yeşim hanım, gururla ben bu köyün delisiyim diyor. Saçlarında rengarenk çiçekler, gözlerinde ise masmavi bir deniz—ama o çiçekler süs değil; baharı çağrıştırıyor, umudu serpiştiriyor. Belki de çok uzun zaman karanlıkta yürümüş bir yolcudur. Hastalığın, korkunun, yalnızlığın eşiğinden geçmiştir. Şimdi gülümseyişiyle meydan okuyor hayata . Deliliği, bir yenilgi değildir; bir...
Marmaris’in ara sokaklarında bir köfteciye giriyorsunuz. İçeride sizi karşılayan güler yüzlü bir adam… Elinde çay bardağı, parmaklarının arasında sigarası, gözlerinde yaşanmışlığın sıcaklığı. Tanışın; Atalay Bey. Emekli bir matematik öğretmeni. Bugünlerde köfteci dükkanında kasada oturuyor, garsonluk yapıyor. Ama bu sadece görünen yüzü… Atalay Bey’in meslek hayatı Türkiye’nin doğusunda başlıyor. Zor şartlarda ama büyük bir tutkuyla eğitim...
Yılların biriktirdiği dostluklar, tıraşı bahane ederek tıpkı eski günlerde olduğu gibi bu berber dükkânda buluşmaya devam ediyor. Berber koltuğunda dakikalar, hatta saatler süren sohbetler, mahalle kültürünü ayakta tutan en temel yapı taşlarından bir tanesi. Berberin aynası sıradan bir ayna değildir, simalara, yüzelere, gülümsemelere, hüzünlere de tanıklık etmiştir. İşte bu yüzden mahalle berberi, sıradan biri değildir....
Ayaklarımın altındaki kum, hafif esen rüzgârın dokunuşuyla ve gel-git halindeki deniz ile hareket ediyor. Dalgalar kıyıya yavaşça sokulup çekilirken, deniz kendi içinde bir nefes alıyor gibi. Gökyüzüyle iç içe geçmiş maviliğin içinde kayboluyorum. Sınırlar silinmiş; sanki zaman durmuş, dünya daha yavaş dönüyor. Kıyıda bir baba ve çocuğu var. Baba, ellerini arkasına bağlamış, gözlerini ufka dikmiş....
Trilye, Marmara’nın bu ikonik köşesi, Rum kimliğini ve kültürel mirasını en samimi şekilde yansıtan noktalardan biri. Trilye’nin dar, taş döşeli sokaklarına adım attığınızda, tarihin sessiz bir fısıltıyla sizi sardığını hissedersiniz. Kıvrıla kıvrıla yükselen yollar, her köşede sizi yüz yıllık hikâyelerle karşılar. Soluk kırmızı kiremitlerle örtülü evler, zamanın aşındırdığı taş ve kerpiç duvarlarıyla adeta bir ressamın...
İstanbul’un Garipçe köyünde, balıkçılar hazırlık yapıyorlar. Yarın gün ağarmadan vira yelken denize açılacaklar. Gökyüzünün uçsuz bucaksız maviliği, balıkçıların ellerindeki ağlar, insan emeğinin ve doğayla kurulan güçlü bağın bir simgesi gibi görünüyor.Fotoğraftaki dört balıkçının ellerindeki ağlar, yalnızca bir av malzemesi değil; aynı zamanda geçim kaynağı, emeğin vücut bulmuş hali ve denizin cömertliğine duyulan güvenin bir sembolü.Zemindeki...
Yaşlı adam, sabah güneşinin solgun ışıkları altında parkın köşesindeki bankta oturuyor. Yüzünde, zamanı yontan yılların izleri var. Her kırışıklık, bir söz; her bakış, eskimiş bir anı taşıyor. Adamın mavimsi gözleri, uzak bir yerlere bakıyor. Gözlerindeki boşlukta, eskimiş hatıraların yankıları duyuluyor. Belki gençliğinin baharını, belki sevdiklerini ya da hayallerini düşünüyor. Hava; adam ile uyumlu, ılık. Rüzgâr;...
Ilık bir rüzgar, Sultanahmet Meydanı’nda geziniyor; tarihin, mazinin, hayatın, eskinin üzerinden savrulup insanların arasında dolaşıyor. Dokunduğu her insanda farklı duygular uyandırıyor. Fotoğraf makinem omzumda, birkaç arkadaşla birlikte tarihin ve hayatın küçük anlarını kaydetmenin peşindeyiz. Minarelerin gölgesi düşüyor kaldırımlara, raylara, tramvaylara, parke yollara ve güvercinlerin kanat sesleri yankılanıyor. Tarihin dokusu içinde kaybolmuşuz, geçmişin yaşanmışlıklarına dokunuyoruz. O...
90’larda Çocuk Olmak 90’larda çocuk olmak, teknolojinin yalnızlığından uzakta, sokakların çocuk sesleri ile yankılandığı, mutluluğun küçük şeylerde saklı kaldığı bir dönem içinde büyümekti. Güneşin, toprak kokusunun, telaşsız sabahların içinde mahallelerin sokakları ve alanları çocukların hayal gücüyle dolup taşar, her köşe başı bir oyun sahnesine dönüşürdü. O dönemlerde mutluluğun tarifi: bir top, birkaç misket ve sonsuz...