2013 yılının Ağustos ayında Fotoğraf Atolyesi ile, ters lalenin diyarına şarkılarla, türkülerle gidiyoruz. Göle ulaşır ulaşmaz fotoğraf ekipmanlarımızı alelacele kuruyoruz, dikkatimizi kör yılan çekiyor ve sürekli deklanşör sesleri içinde fotoğraflamaya çalışıyoruz. Yılan istifini bozmadan bize poz veriyor gibi. Sanırım yüzlerce fotoğrafı olan ilk hayvan olarak tarihe geçti. Hayata küsmüş gibi, gökyüzüne, güneşe veya size...
2013
Ağustos aylarının bunaltıcı sıcaklarından kaçmak istiyorsanız; Hendek Çiğdem Yaylası 18 derecelik muhteşem havasıyla sizleri bekliyor. Elmacık Dağı’nda ve 1500 m. yükseklikte olan Çiğdem Yaylası’na Hendek ve Karadere köylerinden insanlar yaylacılık yapmak için gelmişler. Geniş bir alana kurulmuş ve etrafı çam, köknar ve kayın ormanlarıyla kaplı olan yaylanın halkı ise tam bir misafirperver. Yaylanın sıcak kanlı yaşayanları, yaylarına...
Kül yağıyor geceleri buralara, katran karası yollara, yeşilini kaybetmiş fidanlara.
Gün batımında adamın elinde oltası, oltasının ucunda bir ada, asılmalı oltaya, avucunun içine alıp saklamalı, ne kadar çok ada o kadar umut, cesaret, sevda… Fakat daha çok var ada, gün bitmeden karanlıklar bastırmadan tutmalı. Gözüne kestirdiğine salladı; boşa çıktı. Karamsarlığa kapılmanın zamanı değil, toparlanmalı ve tekrar tekrar sallamalı.
Olan biten her şey göründüğünün, gördüğümüzün tam tersi. Ne kadar bir şeysek aslında o kadar o şey değiliz. İnanmak istediklerimiz, kendimizi inanmaya zorladıklarımız gerçekte kaçmak istediklerimiz.
Sıcağın kırmızısı, şafağın sarısıdır yüzümüze vuran, Yalın ayak koşuşların acısında torpülenir hayat Soğuk iklimlerden gelen rüzgarın sesi, donan iliklerin döngüsü Yarınsız dünlerin acısında kavrulan etlerimiz Sancısız doğuşların habercisidir. Fırtınasız okyanuslarda, dingin denizlerde yok olur sessizlik Kıvrılan nehirler, Çatlayan topraklar, Ve gözyaşları Geride kalanlar, geriye bakanlar Bir tek çocuksu gülüşler hatırlatır umudu. Kavgasız günler, vicdansız ölümler,...