“Edebiyat Ne İşe Yarar?”: Ruhlara Dokunan Bir Festival Rüzgarı Gacık Köyü’nden Esti! Yalova Gacık Köyü’nün yemyeşil doğasında, ıhlamur ağaçlarının serin fısıltıları eşliğinde, İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) bu yıl da okurlarla ve edebiyat severlerle buluştu. “Edebiyat Ne İşe Yarar?” başlığı altında, 2020 yılında Nermin Mollaoğlu ve Mehmet Demirtaş’ın edebiyata adanmış yürekleriyle kurduğu, ormanın derinliklerinde saklı...
Geziler
Mayıs ayı, her yıl yeniden doğuşu, tazeliği ve umudu fısıldayan aydır. Sabahattin Ali’nin kaleminden çıkan “Mayıs” şiiri ise bu ayın ruhunu öylesine nahif ve derinlemesine işler ki, her okuduğumda içimde farklı duygular uyanır. Şiirin her dizesi, bahara ve özellikle Mayıs’a dair hislerimi yeniden şekillendirir, onlara yeni bir boyut kazandırır. Mayıs, ayların gülüdür,Taze bir çiçek dalıdır,İçerim...
“Plinius’un ‘Stadia’sı, Piri Reis’in ‘Dadia’sı… Binlerce yıldır denizcilerin ve şairlerin dilinde dönen bir kıyı: Datça…” Datça… İsmini duyduğunuz anda bir meltem dolaşır saçlarınızda, bedeninizi okşar, benliğinizi sarar… Güneşin sarısı, taş evleri, denizi, badem çiçekleri ve sadece doğasıyla, tarihiyle değil, ruhuyla da bir çekim merkezidir. Binlerce Yıllık Bir Uygarlık: Datça’nın Tarihi Datça’nın geçmişi, günümüzden yaklaşık 4.000...
Tarih 2008, Fotoğraf Atölyesi haftalık gezi programını Edirne Kırkpınar olarak açıkladığında, çocukluğuma dönmüştüm. Eskiden 3 gün süren düğünlerin son günü harman güreşleri yapılırdı. Baş pehlivan olmak için kıyasıya mücadele eden güreşçileri izledikçe onlara özenir, tutmasalar ben de meydana inmek isterdim. Tutmasalar belki de güreşçi olmuştum. Heyecan ile Kırkpınar’a yol almaya başladık… Edirne’ye varan yol, usul...
Deniz bugün sakin ama derinlerinde fırtınalar saklıyor gibi… Gökyüzü gri bir örtüyle kaplanmış, güneşin ışıkları bulutların ardında kaybolmuş. Ufka doğru bakınca, denizin ve gökyüzünün birbirine karıştığı o belirsiz çizgiyi görüyorum. Sanki burası dünyanın sonu, ya da her şeyin başladığı yer… Feribot yavaşça ilerlerken, suyun üzerinde süzülen martılar sanki bir şeyler fısıldıyor. Martılar, sanki yolculuğun sessiz...
Bu fotoğrafa dikkatlice bakınca, ilk anda görünen sıcak gülümsemenin ardında gizlenmiş bir hüzün fark ediliyor. Gözlerindeki derinlik, geçmişin yükünü taşıyor sanki. Gülümsüyor ama o gülümsemenin içinde, yaşanmış yılların, belki kaybedilmiş dostların, belki de unutulmuş hayallerin izleri var. Gözlerindeki parıltı, dudaklarının kıyısındaki hafif gülümseme, hayatın ona sunduğu her şeye rağmen içindeki neşeyi koruduğunu gösteriyor. Yüzündeki kırışıklıklar,...
Şubat ayının ilk haftası… Kışın ortasında olmamıza rağmen, Yalova’da bahardan kalma bir gün yaşanıyor. Yürüyen Köşk’ün gölgesinde yükselen asırlık çınar ağacı, zamana meydan okurcasına göğe uzanıyor. Dalları çıplak ama hâlâ görkemli… Gözler, bu köşk ve ağacın yıllar önce yaşadığı mucizevi hikâyeye yöneliyor. Atatürk’ün, yalnızca bir çınar ağacını kurtarmak için köşkü yürütmesi, insanlara buranın büyülü bir...
Trilye, Marmara’nın bu ikonik köşesi, Rum kimliğini ve kültürel mirasını en samimi şekilde yansıtan noktalardan biri. Trilye’nin dar, taş döşeli sokaklarına adım attığınızda, tarihin sessiz bir fısıltıyla sizi sardığını hissedersiniz. Kıvrıla kıvrıla yükselen yollar, her köşede sizi yüz yıllık hikâyelerle karşılar. Soluk kırmızı kiremitlerle örtülü evler, zamanın aşındırdığı taş ve kerpiç duvarlarıyla adeta bir ressamın...
Gölyazı; sonbaharın hüzününü, bir o kadar da huzurunu yansıtıyor. Güneşin batışıyla ile birlikte, göl üzerindeki ışık oyunları ve hafif kahverengi tonlar, doğanın sakin bir uyum içinde olduğunun hissini uyandırıyor. Sazlıklar ve gölün çevresindeki yeşil ve sararmış otlar, mevsimin geçişine tanıklık eden birer sessiz tanık gibi. Kahverengi kayık, bu bütünsel manzaraya insan dokunuşunu eklerken aynı zamanda...
İstanbul’un Garipçe köyünde, balıkçılar hazırlık yapıyorlar. Yarın gün ağarmadan vira yelken denize açılacaklar. Gökyüzünün uçsuz bucaksız maviliği, balıkçıların ellerindeki ağlar, insan emeğinin ve doğayla kurulan güçlü bağın bir simgesi gibi görünüyor.Fotoğraftaki dört balıkçının ellerindeki ağlar, yalnızca bir av malzemesi değil; aynı zamanda geçim kaynağı, emeğin vücut bulmuş hali ve denizin cömertliğine duyulan güvenin bir sembolü.Zemindeki...