Yükleniyor
0   /   100
Seyahat  /  Tatil  /  İzlenim  /  Gezi

Geyikli

Rüzgarın memleketi de diyebilirsiniz. O kadar ki arkadaşın evine ait balkonunun bir tarafını, rüzgarın şiddetini azaltsın diye bambu ile kapattığını, bu bölgede böyle bir meslek oluştuğunu söylediğinde şaşkınlığımızı gizleyemedik. “Adanın tanrısı rüzgar” sözünü bir blogda okumuştum, Geyikli’nin tanrısı rüzgar diye tabir etsek teşbihte hata yapmamış oluruz.
Geyikli’yi hep okuduklarım ve anlatılanlara göre bir sahil kasabası olarak düşünmüşüm. Belki de dimağımda Eyvah Eyvah filminden bu şekilde kalmış.
Bölgenin  yoğun ilgi görmesinin arkasında Eyvah Eyvah isimli filme ev sahipliği yapması yer alıyor. Filmle birlikte burada bir çok dükkan, restoran, kuaför isimlerinin “Eyvah Eyvah” şeklinde başladığına tanık oluyoruz. Beldenin ortasında “Eyvah Eyvah Ata Demirer Parkı” adında park bile vardır. 
Belde’yi gezdiğinizde ilkbahar sonları ve yaz başı itibariyle özellikle İstanbul’dan çok yoğun göç aldığını, adım attığınız her yerde görmeniz mümkün hale gelmiş. Neredeyse buralarda Geyikliliyim diye övünerek gezinenlere zor rastlarsınız gibi bir durum ortaya çıkmış. Göçle beraber zeytinin yerini maalesef betonarme yapıların almış. Bölgede hiç bir estetik ve  otantik mimari anlayışının yaratılamadığına tanık oluyoruz.  
 
Ata Demirer Parkı
Odunluk İskelesi Gün Batımı
Dalyan Köyü
Dalyan Köyü
Alexandria Troas Antik Kenti dönüşü yol boyunca kamp ve karavan alanlarına rastlıyoruz. Sonrasında “Dalyan Balıkçı Köyü’ne uğruyoruz. Dalgalı denizde sığınılacak liman görünümünde olan köy, ağlarını tamir eden balıkçıların ve teknelerin barınağı, korunaklı bir limanı haline gelmiş. Bozcaada manzaralı çay bahçeleri ile çevrilmiş köyde çayınızı yudumlarken, bu eşsiz manzaradan kendinizi alamıyorsunuz. Hele ki gün batımında bu durum tadına doyulmaz bir hal alıyor.
Odunluk İskelesi
Geyikli‘nin sahil ile tek bağlantısının olduğunu düşündüğümüz Odunluk İskelesi‘ne, Geyikli’den Ezine yoluna devam ederken, direksiyonu illa ki kırmanız gerektiğini salık veren ama pişman olmayacağımız bir duygu hali ile gidiyoruz. Cümleden de anlayacağınız gibi bir duygu aslında.
 
Osmanlı İmparatorluğu‘nun dışarıya açılan penceresi olan Odunluk İskelesi, yakın zamana kadar faal olarak kullanılmıştır. 19.yy’da Avrupa‘da başlayan Sanayi Devrimi’yle beraber artan hammadde ihtiyacını karşılamak için bu iskelenin kullanıldığı bilinmektedir.  Tekstil boyasında kullanılan pelit veya meşe palamudu, bunun dışında da çeşitli madenler, gıda maddeleri de sayılabilir. Özellikle buharlı gemilerin giderek yaygınlaşması ile İstanbul yönünde giden ve Çanakkale Boğazı‘ndan geçen gemilere de odun satışının yapıldığı ve bu nedenle Odunluk İskelesi veya Odun İskelesi denilmiştir.
Uzun yıllar boyunca Bozcaada‘ya ulaşım da buradan sağlanmış daha sonra Yeni iskelenin yapılması ile burası turistik bir alan olarak kalmıştır.
Bozcaada üzerinden gün batımının izleyerek, temiz ve berrak denizi, geniş kumsalında keyifli zaman geçirebilirsiniz. Bu arada Odunluk İskelesi’nin sağında kalan sahilde kumlarının elendiği bilgisini alıyoruz.
Geyik Baba
Geyikli, Orhan Gazi zamanında 1275-1350 yılları arasında yaşadığı düşünülen Geyik Baba tarafından kurulduğu rivayet edilen eski bir Türk yerleşimidir. Rivayete göre savaş zamnında yanına devasa bir Bozgeyik ile savaşlara katılıp düşmana korku saldığı, bu olağanüstü halinden dolayı da kendisine Geyikli Baba denildiği söylenmektedir. Bursa’nın fethine de bu dev geyikle geldiği rivayet edilmektedir. Bu bölgenin fethini boz geyiği ile yaptığı ve talebeleri ile dergah kurduğu için bu bölgenin Geyikli olarak bilinmesine neden olmuştur.  Geyikli adı Piri Reis’in Kitab-ı Bahriyesi‘nde ve 1530 tarihli Anadolu Tahrir Defteri‘nde de görülmektedir. Kaynaklarda 1530 tarihinde Ezine‘ye bağlı bir belde olarak görülmektedir.
Alexandria Troas Antik Kenti, "Eski İstanbul"
Kentler de insanlar gibi nefes alıp verirler, doğar, gelişir, zenginleşirler. Kentlerin insanlardan ayıracağımız tek farkı belki de sonlarıdır. İstanbul gibi bazı dünya kentleri ölümsüzdürler. Bazı kentler, ölümsüzlere yol açmak için kaderlerine küsüp kendilerini feda ederler. “Eski İstanbul” ismiyle de tanınan Alexandria Troas da bunlardan biri. Çanakkale‘nin Ezine İlçesi’nde, Bozcaada vapurlarının kalktığı Geyikli İskelesi‘nin 3 kilometre güneyindeki kentin, Sezar ve Konstantinus dönemlerinde Roma İmparatorluğu‘nun başkenti olması düşünülmüş ama Alexandria Troas bu büyük onuru İstanbul‘a kaptırmış.
 
 
 
Odunluk İskelesi kavşağından sola doğru kıvrılan yol sizi Alexandria Troas Antik Kenti’ne götürür.
Hazine garantili yolları, köprüleri yapan bir firmanın sponsor olduğunu, antik kentin girişine kadar gözünüzün içine sokarcasına, tabelalara kazıdığına tanıklık edersiniz. Fakat kent arkeolojisine sahip çıkılmadığını özensiz bir kazı yeri ile karşı karşıya kaldığınızda farkına varırsınız.  Kültür Bakanlığı tabelalı içi boş bir kulübe gördüğünüzde bakanlığın bu tarihi yere ilgisiz kaldığını fark edersiniz. İsterseniz biraz da kentin tarihinden bahsedelim.
M.Ö. 323‘te Büyük İskender‘in Babil‘deki ölümü sonrası, İskender’in yönettiği büyük coğrafyayı komutanları paylaşıyor. 
 
 
Büyük coğrafyanın bu bölgesi MÖ.310 yılında Büyük İskender’in komutanlarından Antigonos Monophtalmos (Tek Gözlü Antigonos) tarafından “Antigoia” kenti olarak kuruluyor. Kuruluşundan 9 yıl sonra bölge Lysmimakhos‘un eğemenliği altına giriyor ve  Troas’daki İskender’in kenti anlamına gelen “Aleksandria Troas” olarak ismi değişiyor.
 
Kentin esas silkinişi, İmparator Hadrianus (117-128) zamanına denk geliyor. Hadrianus, adını kente yaptırdığı devasa yapılarla damgasını vuruyor. Döneminde inşaa edilen 84 metreye 123 metre büyüklüğündeki hamam, döneminin en büyüklerinden biri payesini alarak Roma İmparatorluk Dönemi “en”leri listesindeki yerini alıyor.
Kazılar sırasında İmparator Hadrianus tarafından olimpiyat oyunları için yazdırılmış kuralların yer aldığı kitabeler de bulunuyor. Kazı ekibinin tercüme ettiği metinler, olimpiyat oyunlarına katılan oyuncular, halk ve yöneticilerin dikkat etmesi gereken kuralların özetini oluşturuyor. Kurallardan en ilgi çekenleri şöyle: “Olimpiyat için ayrılan bütçe sadece olimpiyat oyunları için harcanacak. Yarışmaları kazanan sporcuya zafer çelengiyle birlikte para ödülü hemen verilecek.”
 
Hadrianus‘tan sonra kent önemini yavaş yavaş yitirmeye başlıyor. Konstantinus‘un buraya başkent olarak düşünüp daha sonra tercihini İstanbul‘dan yana kullanması, kentin iyiden iyiye unutulmasını sağlıyor. 

Çanakkale zenginlikleri ile keşfedilmeyi bekleyen bir kent görünümünde, keşfedildikçe de kendine hayran bırakmaya ve ilginin artmasına neden oluyor. Bu ilginin artmasında fısıltı gazetesinin, yapılan filmlerin ve dizilerin büyük etkisi olduğu görülüyor. Gezdiğimiz 3 günlük süre içinde kendisine hayran kalıyoruz, sanırım bu son gelişimiz olmayacak, yine  ziyaret ve bu eşsiz güzelliklere tekrar tanıklık edeceğiz. Bundan şüpheniz olmasın. 

İlginin artması önemli ve değişimin kaçınılmaz olması doğal. Fakat doğanın, zeytinin ve  otantikliğin korunması adına projeler geliştirilmesi, bölgenin dinamiklerinin göz önüne alınması önemli…

Gezimizin 2. günü Bozcaada‘ya da uğramadan edemiyoruz. 

Yeni İskele‘den 30 dakika süren deniz yolculuğu ile Bozcaada’ya geçiyoruz. Bozcaada ile ilgili izlenimlerimi başka bir yazıda sizinle paylaşacağım.  

Kaynakça
Yorumlarınız
Merhaba Şeref bey, emeğinize sağlık çok güzel olmuş devamını dilerim.
Ferruh İlköz

© 2024 Şeref Aksoy – Her Hakkı Saklıdır.

Sosyal Medya

Yorum