Ayazini
Ayazini’ye geldiğinizde “Ayazini Karşılama ve Tanıtma Merkezi” ile karşılaşırsınız, doğru yere geldiğinizin bir kez daha farkına varırsınız. Köye araç girişi yasak olduğu için karşılama merkezinin arka tarafındaki ücretsiz otoparkı kullanabilirsiniz.
Meryem Ana Kilisesi ile başlayan gezinize özenle hazırlanmış olan açıklama tabelaları size rehberlik eder. Yol boyunca köylülerin kurdukları pazar tezgâhları, açık alan kafeleri ile yörenin lezzetlerini tadabilirsiniz. Közlenmiş mısırları beğenmediğimizi buradan ifade edelim.
Frig, Bizans ve Osmanlı dönemleri de dahil Ayazini Köyü’ndeki eserlerin üstüne eklenerek ve kilise, kümbet ve mezar gibi yerlerin kutsallığından dolayı korunarak bugüne geldiğine şahit oluyoruz. İyiki de kutsal olarak değerlendirilmiş ki bugüne gelmiş.
Bazı anekdotları da ekleyelim; araştırdığımız kadarıyla 1921 yılında kurtuluş savaşı sırasında kiliseler Yunan askerleri tarafından hem dini törenlerini hem de askeri törenlerini gerçekleştirmek üzere kullanılmış.
Ayazini bölgesine giriş ücretsiz ve haftanın 7 günü gezilebilir.
Bu yazıda Ayazini ile ilgili bilgiler açıklama tabelalarından alınmıştır.
Umarım tarih ve kültür dağarcığınız bu yazı ile artar.
Yazı Başlıkları
Ayazini Tarihi
Bir köy düşünün dağının, taşının oyularak medeniyetler yarattığı, binlerce yıllık tarihin iç içe geçtiği ve bir çok döneme tanıklık eden bir köy.
Yerleşim yerinin kuruluşu M.Ö. 7000 li yıllara kadar uzanan Frig uygarlığına ait bir yerleşim yeridir. Frigler, Antik Çağ’da Orta Anadolu’da yaşamış Hint-Avrupa kökenli bir halktır.
Antik batı kaynaklarında verilen bilgilere göre, Frig devletinin ilk kralı başkent Gordion’a adını vermiş olan Gordios’tur. Kral Gordios’tan sonra, Frig tahtına oğlu Midas geçmiştir.
Ayazini Köyü ya da tarihte geçen adıyla Ayazini Metropolisi, tarihin en eski halkı olan Frigler döneminden itibaren Doğu Roma, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu gibi medeniyete yön vermiş uygarlıkların yerleşim yeri olması ve köy sınırları içerisinde bulunan kaya yerleşim yerleri, kiliseler, anıt mezarlar ve şapellerle pek çok medeniyetten izler bulabileceğiniz oldukça önemli bir lokasyondur.
Afyonkarahisar’da, tarihi “Frig Vadisi’nin kalbi” olarak nitelendirilen İhsaniye ilçesine bağlı Ayazini Köyü keşfedilmeyi bekliyor.
Buradaki tarihi eserler ilk günkü gibi köyün içerisinde arkeolojik bir kent şeklini korumaya devam ediyor.
Ayazini Köyü ve çevresinde bulunan kayaçların yumuşak, kolay işlenebilir özellikte olan volkanik materyallerden oluşması yamaçların, kayalıkların ve peribacalarının oyularak yerleşim yeri olarak kullanılmasını sağlamıştır. Bu bağlamda sahada kaya işçiliği sonucu oluşturulmuş pek çok eser bulunmaktadır. Kaya yerleşmeleri, dini yapılar (manastır, kilise, şapel vb.) kaya mezarları, kaya anıtları ve nişler gibi birçok eser günümüze kadar ulaşmış durumdadır.
Hayvan hikayeleri anlatım geleneği olan fabl Frigler zamanında Amorium’da (bugünkü Emirdağ-Hisarköy) yaşayan Ezop tarafından ilk kez hikayelerinde kullanılmıştır. Belki de kim bilir Lafontaine hikayelerini yazarken Ezop’tan ilham almıştır.
Meryem Ana Kilisesi
Ayazini yerleşiminin girişindeki doğal kaya kütlesine oyularak inşa: edilen kilise, A kilisesi veya halk arasında Gavur Hamamı olarak da bilinmektedir. Yakın geçmişe kadar düğünlerde kazan kaynatılarak banyo yapılması nedeniyle hamam olarak kullanılmıştır. Yakılan ateşler sonucunda kilisenin iç kısımının tamamı kararmıştır. Yapı günümüzde kullanılan adını, kilisenin güney narteksinin (giriş bölümü) doğu bölümünde bulunan kabartma tekniğinde yapılmış “Tanrı Anası” anlamına gelen monogramından almaktadır. Kilisenin doğusundaki üçlü apsis düzenlemesinin dışarıdan da algınacak şekilde işlenmesi, yapıyı Anadolu’daki diğer kaya oyma kiliselerden ayıran en önemli özelliğidir.
Yapıya doğu cephenin güneyindeki kapıdan girilmektedir. ‘L’ planlı olan
*Narteksin duvarları karşılıklı olarak konumlandırılmış kör kemerler ile hareketlendirilmiştir. Narteksin kuzey kısmına daha sonraki dönemlerde yapıldığı düşünülen tek nefli bir şapel eklenmiştir.
Narteksin farklı bölümlerine yer alan iki kapı yardımıyla kilisenin Naosuna* (Tapınak bölümü) ulaşılmaktadır.Kapalı Yunan haçı planlı Naosta günümüze kırılarak ulaşamamış altı ayağın izleri görülebilmektedir. Merkezdeki Pandantif (kare planlı bir duvar sistemi) geçişli kubbe ve dört yanındaki beşik tonoz örtü ile haç planının izlenebildiği naosun doğu kısmında bema ve apsis bölümü bulunmaktadır.
Duvarlar ve zemindeki izlerden naos ve bema arasında taştan yapılmış bir templonun bulunduğu anlaşılmaktadır. Süsleme açısından oldukça sade tutulan yapının apsis bölümünde yan yana eşkenar dörtgenlerle, altında ise karelerle oluşturulmuş bir bordür işlenmiştir. Yapıda görülen diğer bir önemli Unsur ise giriş koridoru ve narteks duvarlarına kazınarak yapılmış Türk boylarına ait damgalardır. Kayı, Afşar, Bayat ve Eymir boylarına ait olduğu anlaşılan damgalar, Anadolu’nun Türk hakimiyetine geçtiği dönemin canlı tanıklarıdır.
Kilise Mimari ve plan özellikleri ile 10.yy – 12.yy arasına tarihlendirilmektedir.
Midas'ın Kulakları ve Kuyuya Fısıldayan Berber
Tarihin gizemli krallarından bir tanesi de efsanevi Frigya kralı Midas’tır. Krallığa adım atışı, yaşamı ve ölümü ile birlikte onun efsaneleri tarihe damgasını vurmuştur. Hakkında bilinen en yaygın efsane ise Midas’ın kulakları efsanesidir. Efsaneye göre müziğin Tanrısı Apollon ve Kır Tanrısı Pan arasında yapılan dünyanın ilk müzik yarışmasında Midas oyunu Pan’a, diğer yargıç ise Apollon’a verir. Apollon Midas’a sinirlenip “Güzel müzikten anlamayan bir insana ancak eşek kulakları yakışır” diyerek Midas’ın kulaklarını eşek kulağına dönüştürür. Midas, bunu gizlemeye çalışır ancak bir gün berberi, Midas’ın kulaklarını fark eder fakat bunu kimselere anlatmaz. Bir süre sonra dayanamaz, bunu içinde tutamayacağını düşünür, bir kuyuya gider ve haykırır.
Efsaneye göre kuyu, sulara; sular, sazlara fısıldar ve sonunda Midas’ın sırrı herkes tarafından duyulur. Halk, Midas ile dalga geçmeye, ona hakaret etmeye başlar, gölge oyunları ile onun taklidini yaparlar. Kral Midas, bunlara daha fazla dayanamamaktadır. Midas, tanrıya yalvarır ondan yardım ister. Tanrı Midas’ı affeder fakat onu sessizce öldürür ve mezara gömer. Eşek kulaklı Midas’ın hikayesi kulaktan kulağa bugüne kadar ulaşır.
Dünyanın İlk Apartmanı Buradadır.
Burası Midas’ın kızı Suna’nın hastalığına şifa bulmak için gittiği Gazlıgöl’ün şifalı sularından geri döndükten sonra yaşamına devam ettiği dünyanın ilk apartmanı olarak önemini korumaktadır.
Apartman içinde yer alan alaturka tuvalet ise dünyanın en eski tuvaletidir.
Ayazini’nin Frig ve Günümüz Mezarlığı
Yazımızda kaya mezarlarından bahsetmiştik. Ayazini Mezarlığı’na geldiğinizde, fotoğrafta da gördüğünüz üzere bu mezarlıkta kaya mezarları göreceksiniz.
Ayazini Köyü’nde binlerce yıl önceden gelen bir gelenek halk tarafından devam ettirilmiş. Frig, Roma ve Bizans dönemindeki kaya mezarlarına bugün de yeni mezarlar eklenmiş ve hala eklenmeye devam ediyor.
Bu mezarlıkta, kaya mezarlarının yanında minik şapeller de görmeniz mümkün.
Ayazini Köyü; Frigya, Roma ve Bizans döneminde olduğu gibi günümüzde de dini bir mekan olarak kullanılmaya devam ediyor.
Kral Midas ve Kızı Suna'nın Hikayesi
Ege kıyılarından Afyon’a kadar olan bölgenin kralı olan Midas, Gece gündüz Tanrı’dan bir çocuk diler. Kız çocuğu olur, adı Suna… Kız büyür, güzelleşir, yüzünden güller, ağzından inciler saçılır. Ne olur, nasıl olur bilinmez, Suna çaresiz dertlere düşer. Vücudunun her yerinde çıbanlar çıkar. Ülkenin bütün hekimleri seferber olur ama nafile. Dünyalar güzeli Suna, her geçen gün çirkinleşir. Bir yandan çirkinlik, bir yandan çıbanların verdiği acı aklını başından alır. Ağlaya, inleye kendini yollara, dağlara vurur. Yüreği kızının acılarından daha çok yanan Midas, peşine gözcüler takar. Suna, döner dolaşır, Afyon yakınlarına gelir. İçmek ve biraz olsun serinlemek için su ararken, otların arasından bir su görür. Atar kendini suya, kana kana içer. Suyun değdiği yerlerde bir tatlılık hisseder. Salıverir kendini suyun içine. Ağrıları hafifler, kendini çimlerin üzerine bırakıverir. Aylardır uyku görmeyen gözleri kapanır, derin bir uykuya dalar. Suna, uyanır uyanmaz suya atlar. Ağrıları azalır, çıbanları kurur. Suna’nın iyileştiğini anlayan gözcüler, yanına gelip, onu krala götürürler. Kral Midas, kızını eskisi gibi sağlıklı görünce şaşırır, kucaklayıp sorar- “Hangi hekim iyileştirdi seni? Söyle hekim başı yapayım.” Suna; “beni hekimler değil, ülkende çıkan bir su iyileştirdi” der. Bunun üzerine Midas, “tez bu suyun başına bir hamam yapılsın, gelen geçen dertliler derman bulsun” diye emreder. Buraya bir hamam yapılır. Gazlıgöl, o gün bu gündür insanlara şifa dağıtır.
Arog Filmi
Ayazini’nin tanınması ve duyulmasında Cem Yılmaz’ın çok sevilen A.R.O.G. filminin burada çekilmesi neden olmuş. Hatta insanlar Arog filminin çekildiği yeri sürekli sordukları için “Arog Filminin Çekildiği Yer” şeklinde tabelalar bile yerleştirmişler. Filmde kullanılan “Arog Nufus 100” tabelası halen yerinde durmaktadır.
Eğer okumadıysanız Frig’lerden genel olarak bahsettiğim yazımı kesin okumalısınız. Çünkü bu iki yazı birlikte bir anlam taşıyor, Frig Uygarlığı ayrı ayrı düşünülemez.
Yazıyı okumak için tıklayınız.