Mutluluk
O gün sabah erkenden kalkmıştı. Hava serindi uzun süre göle baktı, sessiz ve sakindi. Barınağında ağlarını özenle kontrol etti; her düğümde geçen günlerin hayal kırıklıkları gizliydi. Bugün deniz ona cömert
serefaksoy@gmail.com
info@serefaksoy.com
sizdengelen@serefaksoy.com
O gün sabah erkenden kalkmıştı. Hava serindi uzun süre göle baktı, sessiz ve sakindi. Barınağında ağlarını özenle kontrol etti; her düğümde geçen günlerin hayal kırıklıkları gizliydi. Bugün deniz ona cömert
Yine Fotoğraf Atölyesi ile Bursa’da fotoğraf gezisindeydik. Bursa’nın taş döşeli sokaklarında yürürken, objektifimizle yine bir hikâye arıyorduk. Dar bir sokağa saptığımızda karşımıza fotoğraf karesindeki sahne çıktı. Gözümüzün önünde rengârenk desenleriyle
Giriş:İstanbul’un İstiklal Caddesi… kalabalık, kaotik ve bir film platosu gibi. Her köşe başında başka bir hikaye, başka bir sahne… Ve işte bir köşede iki adam, yüzleri hikayelerle dolu, ellerinde sigaralar,
Yaşlı adam, sabah güneşinin solgun ışıkları altında parkın köşesindeki bankta oturuyor. Yüzünde, zamanı yontan yılların izleri var. Her kırışıklık, bir söz; her bakış, eskimiş bir anı taşıyor. Adamın mavimsi gözleri,
Ilık bir rüzgar, Sultanahmet Meydanı’nda geziniyor; tarihin, mazinin, hayatın, eskinin üzerinden savrulup insanların arasında dolaşıyor. Dokunduğu her insanda farklı duygular uyandırıyor. Fotoğraf makinem omzumda, birkaç arkadaşla birlikte tarihin ve hayatın
90’larda Çocuk Olmak 90’larda çocuk olmak, teknolojinin yalnızlığından uzakta, sokakların çocuk sesleri ile yankılandığı, mutluluğun küçük şeylerde saklı kaldığı bir dönem içinde büyümekti. Güneşin, toprak kokusunun, telaşsız sabahların içinde mahallelerin
Sonbahar, doğanın en etkileyici ressamı olarak tuvali ile Yedigöller’de yine iş başında. Her mevsimde ayrı bir güzelliğe bürünse de, sonbaharda altın sarısı, kızıl ve turuncunun bin bir tonu ile görsel
O gün Tekirdağ’ın eski bir köyünde, gözlerimizle taş duvarların, ahşap kapıların ve sararmış otların arasında bir hikâye arıyorduk. Fotoğraf Atolyesi’nin organize ettiği bir fotoğraf gezisindeydik. Sıvaları dökülmüş, köhne, tek katlı
Şelale olunmalı hayatta, gürül gürül akmalı, belki coşkulu, belki de hüzünlü, damlalalar halinde ya da birden, aniden, karışmalı sulara, sonra da karşısına geçip bakmalı akışını hayatın… Antalya Kurşunlu ŞelalesiSonbahar kahverengi,
ISO 64, F1.8 1/100s Yer Kadıköy Bahariye Her şey rüzgarın savurduğu bir çay yaprağının kaynar suyun içine düşmesiyle ve demini alması ile başladı. İnce belli bardak ile buluştu, bazen bir
Sonbaharın kendini hissettirmeye başladığı Ekim ayı sonlarında, Yalova’dan yaklaşık 1 saat süren yolculuk sonrası Cumalıkızık’a ulaşıyoruz. Dergi Formatında Okumak İçin Tıklayınız 2009 yılında Cumalıkızık gezisinden kareler Görüntüleme 175
Roma, Bizans ve Osmanlı döneminde şifa suları ile bilinen Yalova Termal, Atatürk’ün de beğenisini kazanmıştır.“Yalova benim kentim” diyerek beğenisini ortaya koyan Atatürk, kentin önce Baltacı Ciftligi ve Millet Çiftligi köşklerinde
Sokakların Renkli Kahramanı Güneşin yakıcı sıcağında, birden ortaya çıkan seyyar dondurma arabasının melodisi, çocukluğumuzdan beri hafızalarımıza kazınmış bir sestir. Bu rengârenk arabalar, sadece dondurma satmazlar, aynı zamanda sokaklara bir nevi
Dağların içerisinden süzülerek ve birikerek doğduğuna tanıklık ediyoruz ve buz gibi suya ayaklarımızı daldırdığımızda vücudumuzda bir ferahlık hissine kapılıyoruz. Bizim gibi düşünenlerin çokluğundan ayrıca da mutluluk duyuyoruz. Bu arada suyun
Yakılan her ağacın külleriydi heveslerimiz, Aydınlıktı yüzlerimiz solmamıştı henüz güneşlerimiz, Yitik bakışlarda gizlemiştik Saftı çocukluğumuz, Avuçlarımızdaydı umut sımsıkı tuttuğumuz, Bir sıcaklıktı Sabah serinliğiydi bedenlerimiz, Durmadan çarpışıyorduk Kayıptık zihinlerimizde yarattığımız şiirin
Ahmed Arif’e ait olan Oy Havar şiirini seslendirmeye çalıştım. Umarım beğenirsiniz. Yorum ve önerilerinizi yorum bölümünde paylaşırsanız sevinirim. https://www.youtube.com/watch?v=XvOY6CsWkqg&t=8s Görüntüleme 2.648
“Akdeniz yakası, Aydın elleriKuşlar gider bizim Abdal Musa’yaCemal’in görünce yürüdü dağlarTaşlar gider bizim Abdal Musa’ya 23 Haziran akşamı bizler de İstanbul’dan bu duygular ile yola koyulduk Abdal Musa diyarına doğru,
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.Kimsesizlerin olduğu ıssız sokaklardan,Sadece sokak lambalarının aydınlattığı soğuk şoselerdenYokuşlardanBeni bir başıma bırakıp git. Görüntüleme 408
Gidilecek yerler var yüreğinin götürdüğüBir kaç gün sürecekTabi ki var bu yolculuğun gecesiSoluk pencerelerin arkasındanSelamlar sizi Kız KulesiPencerenin önündeki sorar”Baba bu neyin kulesi?” Görüntüleme 2.905
Rıza Aksoy’un Bozcaada ile ilgili izlenimlerini kendi kaleminden okuyalım. Son yıllarda günübirlik geziler ya da hafta sonu turlarıyla oldukça ilgi gören Bozcaada’yı oradaki izlenimlerimi paylaşmak istedim. Daha önce Bozcaada ya
Ayazini’ye geldiğinizde “Ayazini Karşılama ve Tanıtma Merkezi” ile karşılaşırsınız, doğru yere geldiğinizin bir kez daha farkına varırsınız. Köye araç girişi yasak olduğu için karşılama merkezinin arka tarafındaki ücretsiz otoparkı kullanabilirsiniz.
Frigya’ya Giriş 3000 yıllık tarihi geçmişiyle Frigya, Bizans ve Osmanlı dönemlerine tanıklık etmiş, kendine yaşam alanları oluşturmak adına insanoğlu dağı, taşı ve kayaları oymuş ve zengin bir tarih birikimi oluşturmuş
Ömür; yazılmış öykülerden, sürükleyici bir romandan veya epik bir dramdan oluşan bir kitap olarak düşünülse, kitabın arka sayfasındaki özet sanırım yüzümüzdeki ve alnımızdaki çizgilerden oluşurdu. Yıllanmış bir çınarın gövdesindeki yönü
Bozcaada, Ege Denizi’nin kuzeyinde, Çanakkale iline bağlı küçük bir ada. Çanakkale Boğazı’nın hemen girişinde yer alıyor. Yerleşim, adanın kuzeydoğusunda yer alan ilçe merkezinde toplanmış. Bunun dışında herhangi bir köyü bulunmuyor. Adı
Rüzgarın memleketi de diyebilirsiniz. O kadar ki arkadaşın evine ait balkonunun bir tarafını, rüzgarın şiddetini azaltsın diye bambu ile kapattığını, bu bölgede böyle bir meslek oluştuğunu söylediğinde şaşkınlığımızı gizleyemedik. “Adanın
Kısa bir tren yolculuğu Bostancı İstasyonu, sonrasında mis gibi tam bir ada havası içerisinde yapılan motor yolculuğu ile önce Kınalı Ada sonrasında Burgaz Ada’ya ulaşıyoruz. İlkbaharın geldiğini burada daha çok
İstanbul dışında başka bir şehir düşünemiyorum martı ile özdeşleşmiş. Gökyüzünde martıları görmesem dünyanın sonu gelmiş gibi bir hissiyata kapılırdım diye düşünüyorum. İstanbul’a dair bir resim çizilse sanırım ressam ilk önce
Yorum için tıklayınız E-Bültene Abone Olmak için tıklayınız Geleceği Arıyorduk Geleceği Arıyorduk Şeref Aksoy • 28 Tem 2024 • Şiir • No Comments Yakılan her ağacın külleriydi heveslerimiz, Aydınlıktı yüzlerimiz
Fotoğraf için kendisinden izin alınmıştır. İsmail Amca ( YENER) Sille’ye girişte kurulan küçük pazar yerinde hurma çekirdeklerinden tesbih yaparken görüyoruz. Yanına yaklaşıp “Fotoğrafınızı çekebilir miyiz?” diye soruyoruz. Sihirli kelimeleri duymuşçasına
Narlı Avşa adası sohbeti ile geçen yolculuk sonrası Erdek’e ulaşıyoruz. Amacımız Erdek üzerinden arabalı feribot ile Avşa Adasına geçmek. İlk hayal kırıklığını burada yaşıyoruz, araç için feribotun dolu olduğunu öğreniyoruz
Kapadokya Kapadokya Mistik anlamlar taşındığını düşündüğüm Kapadokya kısacası “Özgür Atlar Diyarı “ diye anlamlandırılan Peri Bacaları” yani memleketin en güzel yerindeyiz, Kapadokya’dayız. Balon Kadim diye belirtilen zamanlara Kapadokya’yı da eklememiz
Remzi Amca Paylaşın Paylaşın Paylaşın Remzi Amca ” 1999 yılında civar köylerden olan Kızılağaç köyünden geldim Kıyıkışlacık köyüne ” diye söze başlıyor, yılları izlerini taşıyan edasıyla. ” O tarihten bugüne
Şammaz Usta Paylaşın Paylaşın Paylaşın Şammaz usta, “elli iki yıldır köfte yoğuruyorum, bir elli yıl daha köfte yoğururum ” diyerek yüzünde asılı kalan gülümseme ile köftelerini sunuyor bize. “Eğer kıymanın
Rengin ne? Paylaşın Paylaşın Paylaşın Senin rengin sarı mı, yoksa mavimi diye sordum. Deniz dile geldi, “rengin önemi var mı? Hüzünde mavi, neşe de sarı olurum. Bazen de bir yanım
Kıyıkışlacık Kıraathanesi, 8 saat uyku dışındaki diğer saatlerde her daim sıcak çay bulabileceğiniz bir mekan. Mekanda havyar da yeme ihtimaliniz vardır. Sabahları masaya kafasını vurmuş uyuyanı, geceleri rakısının demini tüttürmüşünü